Işık yapmanın iki yolu vardır;ya kandil olmak yada yansıtan ayna....!
Edith WARTON
Sorun nedir?Hey sen... Kendine gel! LANET!!! Seni garip şey,şimdi bana bak.Sana bir şey söyleyeyim;gerçekten kötü gözüküyorsun.Bu kadar yeter,bu hiç komik değil.Bir tepki vermeni istiyorum senden kahrolası,endişelenmeye başlıyorum artık............. Halisülasyon görür gibi.Susmayan sesler,bilinçli rüyalar..Sadece düşünüyorum.İnsan nedir? Neden vardır? Bizim ırkta, bu sorulara cevap bulunamaması durumunda hemen dine dayandırılır.”Allah’ın dünyadaki iradeleri sınayışı’’ Elbette bu cevap son perdedir.Bu dünyada bundan ötesi olmamalı muhakkak.Fakat şunun bilgisini almak istiyorum;nasıl oluyorda böylesine sorulara asıllı ve geçerliliği mutlak olan bir cevabı veren o ırkın kümeleri insan olmanın koşullarına net ve muhtelif bir cevap bulamayarak onu uygulayamıyor? Bunu biraz düşünmeli....Burada bulunuyor ve ka-tothçu düşünüyorsak aynı zamanda Tanrıyada inanıyor ve ahiretide biliyoruz demektir.Fakat cevaplanamayan her soruya inanç denilmemelidir.Bu kathidir ki insan inancıyla programlıdır ve o olmadan yaşayamaz.Zira iş dini boyuta getirilirse Kur’an dan başka inanç ondan başka rehper olamaz.Öte yandan düşünmekten üşeniyorsan,geri kalmış zihniyeti örnek alıyorsan,bilginin bilgisine ulaşmadıysan yada hep çekimser kalıp gözünün önünde olanlara göz yumabiliyorsan işte sizin alim olduğunu zannedenleriniz diğerleri tarafından örselenenlerinizdir.
İnsanoğlu denildiği vakit bu ırka, bu ırkla aynı ırk arasından olanlarda çok farklı türler gördüm.Biyolojik olarak benzer hatta fizyolojik olarak tıpa tıp aynı olan bu insan kümeleri arasından tavır ve davranışları aleni bir farklılıkla ayrı türler.Sonra şu soru geldi aklıma; "insan olmanın koşulları nelerdir?" Tanrı kendisine tesbih eden melekleri varken bir irade sınaması için insan ırkını yarattı.O yarattıysa güzel olan içindir.Fakat en baştaki sorulara o kusursuz ve son cevabı veren o kümedeki insanlar gibi “Tanrı insanı yarattı”diyerek her kolu bacağı olanları insan ırkından mı sayacağız? Yoksa benim söylediklerimi çok iyi anladığımız halde -her insanın tarzı ayrıdır – çarptırmasına mı yatacağız? Nedir insan olmanın koşulları ve kimleri bu ırk içine dahil etmeliyiz? Bu sorunun evrensel cevabını toplumca belirleyerek insan ırkına dahil olmayan türleri sosyalizmde toplumdan kovmanın bile resmileşmesini isterim.
İnsanlık tarihiyle alakası olmayan birinin bile bileceği birşeydir ki insan inançları her zaman istismar edilmiş ve ortaya süpekülasyonlar çıkartılmıştır.Temamızın konumu itibariyle irdeleyecek olursak bir sitede bilgiç bilgiç yorumlar getirip insanları bir düşünce etrafında toplamaya çalışan diğerlerinden farksız biriyim.Benim diğerlerinden farksız oluşum doğru olsada sitemin diğerlerinden farkı; yer alan düşüncelerin farkındalık,bilinç ve mantığı ön planda tutarak felsefe,psikoloji,mantık ve sosyoloji gibi dallarla desteklenmesidir.Sitemizin diğerleri arasındaki yeriyse... Bu bir nevi psikoanaliz yoluna giden ve bundan haberi bile olmayan iki psikolog gibidir.Bu para kazanmayı değilde toplumun aksayan yönlerini bir nebzede olsa onarmayı ilke edinmiş bir avukatın adlipsikolojiden yararlanmasıdır. Şayet yazımı mizansel amaçlı oluşturmuş ya da toplum gerçeklerinden söz etmemiş olursam o zaman sadece kendi yazımı yazmış olurum.Yada bilinenleri söyleyerek, bu benim tarafımdan süslenip tekrar sunulmuş bilgilerin hayatın akışında yaralılara merhem olacağını söylersem o halde de bir yalancı olmuş olurum.İnancın istismar edilmesinden söz etmiştik...Şuanki temamıza yakınen bir misal olarak spiritüalizmden bahsedebiliriz.Günümüze kadar “sır” ve “evrenin çekim yasası” başlığı altında bir çok eser çıkartılmıştır.Bu başlıklar altında ironi edilense temel duygu sistemindeki eksiklere ilişkin bir yığın nasihat.Söz gelimi kitaplarda işaret edilen hassas noktalar ile işaret eden hassas kitle aynı doğrultudadır.Disosyatif bozukluklar içerisinde olan kimselere narsist kişiler tarafından bir nevi minimalizm öğretisi.Narsist diyorum çünkü bu eserlerin bir çoğu toplum gerçeğini ve tabiki dolaylı olarak insan gerçeğini baz almayan ve sadece araştırmacı ruhuyla oluşturulan yazılardır.Öyleki ancak içteki duygulardan haberdar olamayan azınlık için faydalı olabilecek bu eserler bilinen temel duygu sistemi eksiklerinin nasıl ve hangi ortamlar şeraitinde giderileceğinin konusunda bilgi vermek yerine aynı eksiklikleri şunu bunu yapmamalısın ya da bunu bunu yap şeklinde vurgulayarak yineliyor.Dahası istek yoluyla herşeyi ele geçirebileceklerini söyleyenler bunlar.Elde etmenin sadece “bekleme ve isteme” düşüncesine dayandırılması ne büyük bir melodram.Öte yandan bu başlıklar altında yapmış olduğumuz eleştiride bir genelleme yaptığımız taktirde buna kör bakış denir.Çünkü bu başlıktaki nadir eserlerde maksatla bire bir uyumluluk gösterdiği söylenemesede ilke edinici felsefesi olanlarda mevcut.Fakat yön vermek için sözü geçenlerin “gerçek” olması gerektiği muhakkaktır. Neticeye bakılacak olursa şuda bir gerçektir ki insanoğlunun kitap paragraflarında zaten biliyor olduğu temel duygu sistemlerindeki eksik yanını ve hedeflerine ulaşabilmek için bekleyerek içten dilemesi gerektiğini okumaya ihtiyacı yok.Onların yaşam koşullarının iyileştirilmesine ve kendinden haberdar olmaya ihtiyacı vardır.Fakat şöylede bir gerçek var ki suçu her zaman çevrede ve ayağına takılan imkansızlıklarda bulursan suçlu sensindir.Bu durumda bu kitaplardaki o kitle için gerekli olan yaşam koçudur ki o da günümüz koşullarında mümkün olmadığından bazen bu kitlenin bir bölümüne onları kendilerinin deli olduğuna inandırarak psikiyatriye yollayıp çözümü bulduğumuzu varsayıyoruz.
Pekala! “insan nedir?”, “neden vardır?”, “insan olmanın koşulları nelerdir?” dedik ve onları ayakta tutan inançlarından söz ederken amaca nasıl ulaşılabileceğinin sinyalini verdik.Amacımız kendimize olan izimizdir.Körü körüne inanç rejimi istenilen üzere bir esarettir.Hayat çalıntıları dünya yaşamı gereğince her zaman varolacaktır.Fakat esaretin bedeli ağırdır.Hasletimizde ne varsa sonradan edindiğimiz zihniyet elbette ki onu etkileyecektir.İnsan ırkında en örnek çağ çocukluktur diye düşünürüm.Daha araştırmacı ,daha öğrenmeye açık.... İşte insan ırkında “insan” kalıbıyla işaret edilen dönemdir bu.Sonraki süreçte insan ırkı zihniyetini arayış içerisindeyken ona yakın olan yanlış, ona daha yakın olan bir öğretici yok ise yada o gördüklerini hala mantığıyla yorumlayamıyor ise onu negatif yönde etkilerken varolan mantıksal sisteminide kaybettirecektir. Dolayısıyla o bir kayıpların esiri olarak intikam yoluna çıkarken etrafında yarattığı kaoslar gerçekte onun nötür bir insan olduğunu gösterecektir.Fakat eğer bir öğreticiye sahip olabilseydi yada koşullara veya mekana göre değişiklik göstermeyecek yegane öğreticisini bilinç,farkındalık ve mantık olarak seçseydi ne kendisini azami bir katil ilan eden zihniyetsizliğe maruz bırakacaktı nede hayattaki hakikatta aktif nötürlükte silik yerini alacaktı.Bunun aforizması şöyledir;düşüncelerinin anahtarına sahip olduğun vakit yaşamın anahtarı senindir....
İşte bu sitenin geleceğe etkisi kişinin kendi iradesi dışında kimsenin etkileyemeyeceği o ince çizgidir.Ka-tothçu düşünce sistemiyle günümüz gerçeğinde ne varsa hata veren,onların sorgusunu şuan yapıyor ve hayata olan duruşumuzu sağlam kılıyorsak bunu gelecektede yaparak ses getireceğiz.Yapma! Onlar o saatten sonra değişmezler.Onlar çıkaracakları anarşi ve kargaşa için gelmişler hayata.Onlar gibi olanlarıda alacaklardır elbet yanlarına.Boşver uğraşma,değişmezler biliyorsun ya.İnsanları değiştirmektense kendini eğit daha iyi derler buna.Elbet senin gibi olanlarda olacaklardır senin yanında. İşte meşale tutan azınlığın sessizliği gelecekte de bu duruşu bozmayarak arttığında ses getirecektir mutlaka.Bunu etbette ka-tothçuları birleştiren bu site değil ka-tothçu düşünceye gelecektede önder olacak olan bizler sağlayacağız.
Kendimize olan izimizden uzaklaşmamak üzere.....